"Bir ayette 'kötü ameli kendine süslenip onu iyi gören kimse' denilir. (Fatır 8)
İnsan kötü amelini güzel görmemiştir, sadece ameli süsleyen ziyneti görmüştür. Kıyamet günü amelin çirkinliklerini gördüğünde, amelinden kaçarken ona 'işte bu sevdiğin, bağlandığın ve arzulandığın ameldir' denilir.
Mümin şöyle der: 'Onu severken bu nitelikte ve özellikle değildi. Onun üzerinde bulunup da onu bana sevdiren süs nerededir?
Ben ameldeki ziynete ve süse ilgi duymuştum, yoksa o amele değil! Fakat ziynetin bulunduğu yeri de dolaylı olarak sevmiştim.'
Allah meleklere şöyle der: 'Kulum doğru söylemektedir! Amelin üzerindeki süs olmasaydı onu güzel görmezdi.'
Bunun üzerine süsü amele döndürürler, Allah da amelin kötülüğünü iyiliğe çevirir. Böylece kişinin amel hakkındaki sevgisi geriye döner ve tekrar ameline bağlanır.
Allah bu ifadeyi, yani 'Onlara amelin kötülüğü süslü gösterilir' ifadesini dikkatli kulu delil sahibi olsun diye söylemiştir." (İbnül Arabi)
Amellerimizin arkasında bir maksat ve niyet vardır, insana doğru ve güzel gözüken. Ahirette bu süs perdesi kalktığında amelin hakikati gözükür.
Bazen hayır ve iyilik yaptığımızı düşünerek birşeyler söyler ya da yaparız. Oysa işin süsü kalkıp hakikati anlaşıldığında bağlandığımız niyet ve amacın çirkin suretinden uzaklaşır, 'bize böyle gözükmemişti' deriz. Bu manada Kur'an'ı Kerim'de bir çok ayet vardır.
Bir de Kehf suresi 7. ayete bakalım, "Şüphesiz biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye." Demek ki amellere giydirelen bu süs, ve ziynetlerle bizler sınanırız ve "ta ki bilelim" buyrulur.
K.B.E. Yasemin Hafize Şanlı
Yorumlar (0)
Yorum Yazın