İslam'da zilkade, zilhicce, muharrem ve receb olmak üzere dört tane haram ay vardır. Dört ayın bu şekilde adlandırılmasının sebebi ise bu aylarda savaşın haram kılınması, işlenen sevap veya günahlara başka zamanlarda yapılanlardan daha fazla mükâfat veya ceza verilmesindendir.
Böylece yılın diğer aylarından farklı bir önem ve saygınlığa sahiptir haram aylar. Maide suresi 97. Ayette Rabbimiz şöyle buyurur. "Allah, Kâbe'yi, o saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı.
Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir." Ayette dikkat çeken unsurlar vardır.
Bu aya saygı gösterilmesi gerektiği, kurbanın insanın belini doğrultmaya sebep olacağı, Allah'ın herşeyi bildiği ve bizimde bilmemizi istediği konuları öne çıkmakta.
Zilhicce ayının sekizinci günü terviye günüdür. Terviye, kelime anlamı olarak "suya kandırmak" veya "gördüğü rüyâ üzerinde düşünmek" , " görmek" demektir. Aynı zamanda düşünmek, akıl yormak ve sulamak anlamlarına da gelir.
Hz. Âdem'in Kâbe'yi inşa ettikten sonra tefekkürde bulunup Rabbine yönelerek bu ameli karşılığında nasıl bir mükâfatı hak ettiğini sormuş, Cenâb-ı Hakk tavafın ilk şavtından itibaren günahlarının bağışlanacağını bildirmiş, Hz. Âdem'in mükâfatın arttırılmasını talep etmesi üzerine Kâbe'yi tavaf eden evlatlarının da bağışlanacağı müjdesini almış, tekrar ısrar edince tavaf yapanların bağışlanmalarını, diledikleri bütün mümin evlâtlarının günahlarının bağışlanacağını öğrenmesi gerçekleşmiştir terviye günü.
Yine Hz. İbrâhim'in terviye gecesi rüyasında oğlunu kurban ettiğini görünce rüyanın Rahman'dan mı şeytandan mı olduğunu düşünmesi, arefe gecesi de aynı rüyayı görünce rahmandan olduğunu anlamasıdır. Mekke halkının terviye günü Mina'ya çıkıp orada ertesi gün Arafat'ta okuyacakları duaları düşünmeleriyle de ilişkilendirmiştir.
Terviyenin "akıl yormak, sulamak" anlamından hareketle de şunları söylebiliriz: Mekkeliler'in hacılar için su depo ettikleri ve arefeden bir gün önce hem hacılara hem hayvanlarına su vererek onları suya kandırdıkları, arefe gününe hazırlık olmak üzere Arafat'a su götürdükleri yahut batini manada düşünüldüğündeise günahkâr insanların susuz kimseler gibi Allah'ın rahmet deryasından kana kana içmeleri sebebiyle bu güne terviye adı verilmiştir deriz. Eskiden Mina ve Arafat'ta su temininde güçlük çekilmesi ve Mekke'de bunun için gerekli hazırlığın yapılması sebebiyle bu güne terviye denildiğine dair yorumlarda vardır.
Hac menâsikinin ifasına başlandığı zilhiccenin sekizinci günü “terviye”, dokuzuncu günü “arefe” ismiyle anılır. Kurban bayramı zilhiccenin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Arafe vakfesinin yapıldığı güne Arafat denir. Arafe bilme, anlama ve tanıma anlamına gelir.
Kurban Bayramı'nın öncesinin adıdır. İnsanın bildiğinde kendisine hem dünya hemde ahiret mutluluğu kazandıracağı ilk şey kendini yani nefsini bilmek olsa gerek. Uyanan insan İbrahim gibi dünya rüyasını yorup, hikmetle bakar. Tevekkül ve teslimiyet içindedir.
Hacer'i, İsmail'i çölde bırakıp arkasına bakmazlar. Bundan dolayıdır ki geçtikleri yerlerde zemzemler fışkırır, şehirler kurulur. Her daim kıyamdadır. Kalpleri diridir. Şeytanı perişan ederler.
Onlar sürekli şeytan taşlarlar. "Oğlunu kesmeye götürüyor" dediklerinde Hacer olur atarlar taşı, "baban seni kesmeye götürüyor" dediklerinde İsmail olur atarlar taşı.
Sürekli Tevbe istiğfar halindedirler. Kabe, Mina, Arafat'ı hep yanlarında taşırlar. Binlerce km yolları saniyeler içinde gideler.
Her şeyde Hakk'ın vechini görürler ve onlar çıplak ayak yürürler. Onların kurbanı İsmail'ce kendileridir fakat rahmetten koç iner her seferinde ve yine dirilir ve tekrar tekrar kıyam ederler içlerinde yanan aşk ateşi ile....
Sen İsmail olunca hangi bıçak seni keser ki? Ve onlar bayram edenlerdir.
K.B.E. Y. Hafize Şanlı
Yorumlar (0)
Yorum Yazın