BİZİM YUNUS'LARA... Yunus Emre''yle ilgili anlatılan meşhur bir menkîbe vardır....
O menkıbeye göre; Yunus, üç bin şiir söylemiştir.. Yunus''tan sonra gelen Molla Kasım isimli şeriat âlimi bir su kenarında bu şiirleri okumaya başlamıştır.... Molla Kasım Yunus''un şiirlerinden binini okur ve şeriata aykırı bularak yakar....
Kalan bin tanesini de aynı sebeple suya atar. Üçüncü bine başlayınca şu beyitle karşılaşır; Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme, Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir...
Bu beyti okur okumaz, Molla Kasım''ın içini bir ateş sarar ve hatasını anlar. Fakat ne çare ki elde bin şiir kalmıştır...
Denir ki, Molla Kasım zahiri bilgileri edinmiş; fakat hakikat bilgisinden yoksun bir din bilginidir. Bu yüzden eremez sırrına Yunus''un... ''Marifet, bilmek değil'' der bu menkıbe bize, ''Marifet neyi niçin bildiğini bilmektir'' asıl...
Yani Yunus''dan geçip Yunus olmaktır hüner.... Peki Yunus''tan geçmek için ne gerekir?
Bu soruya söz büyüklerinin cevabı şöyledir: Yunus''un şiirlerini ateşe, suya ve insanlara pay eden Molla Kasım''ın adının Mehmet değil de Kasım olması, onun ''kassam''lık yani taksimat görevinin, yani ''adalet''inin delilidir....
Ve derlerki bu menkıbe için; ''Tarikatla şeriatı birbirine sımsıkı bağlar'' Çünkü tarikat dediğimiz bir nevi ''cemaat terbiyesidir, ruhu terbiye eder, olgunlaştırır....
Şeriat dediğimiz ise hak ölçülü kanun, kuraldır, adaletin tesis edilmesidir.... Yani Yunus''u ''marifet''e ulaştıran, yanlışlarını ayıklayan ''mutlak ölçü''ye bağlı adaleti''dir....
O menkıbe, bize Yunus''un marifet devletine erdiğinde bile ''ölçü''den asla ayrılmadığını söyler.... Yunus ile Molla Kasım menkıbesi tarih boyunca hiç bitmeyen medrese-tekke çatışmasının bir örneğidir.
Fakih dili şeriati kitaptan, derviş dili hakikati gönülden konuşur. Fakih şeriat gemisinde kalır, hakikat denizine dalmaz. Dolayısı ile hakikat deryasının incilerini çıkaramaz.
Tarikat cemaati, ruhu terbiye eder, olgunlaştırır. Nefis mertebelerinde yol aldırır. Şeriaat ise hak, ölçü, kanun, kuraldır, adaleti tesis eder. Şeriaat zahire bakar.
Zahir tek kanattır, yürür ayakları yere basar, önünü görür. Batın ikinci kanattır. Hakikati, hikmeti olmayan tek kanatla dengesiz yalpalayarak yürür. Batın kanadıda çıkınca uçar.
Zahirle yürüyüp sadece önünü gören zahirci, batınla uçup yüksek bir görüşe sahip olur, bütünü görür. Yunus'un hayatında hep bir Molla Kasım olur, olmayada devam edecektir.
Ne zaman hakikatten bahsetse onun boynu vurmak isteyen çıkacaktır. Molla Kasım olmak yüzeysel bakıp işin inceliklerine vakıf olamamaktır. Ta ki Yunus'un aynasında kendisini görene kadar...
Bir gün Molla Kasım gelir, bizim Yunus'un şiirlerini kurda, kuşa, balığa taksim eder. Yunus nasıl ki alemin dilini çözmüş şiire dökmüştür, dolayısı ile alemden ondan payını almak ister.
Bini havaya kuşlara, meleklere, bini suya balıklara, bini de BİZİM YUNUS'LARA...
K.B.E. Yasemin Hafize Şanlı
Yorumlar (0)
Yorum Yazın