Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.
Daima Dik Duran Dağların Sırrı...
(Bir de o dağları görür, döner ve hareketsiz sanırsın; Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürüyorlar. İşte bu, her şeyi muhkem ve mükemmel yapan Allah'ın işidir. Muhakkak ki O, onu boyutlandırabilir.” (27:88) )
Şeytan aldatır. Aldanırsın! Alemde öylece duran hiç bir zerre yoktur. Sübhanallah...
* Mükemmellik Algısı, Aşırı çalışmaya düşkünlük...
Hayat bir yere varış değildi. Gidip gidip bir yerde kalış değildi. Hele hele hayat koşa koşa bir yere varmak ve orada öylece kalmak hiç değildi. Ben zannettim ki bir yere varacağız ve orada kalacağız. Sonra hiç hareket etmeden huzurda sonsuza kadar duracağız. Durmak elbette vardı ama soluklanmak için. Belkide bazen düşmek, düşlemek ve düşünmek için durmak vardı. Sonra tekrar ayağa kalkıp geriye doğru ilerlemeye devam edecektik. İstesek de istemesek de bir yolda yürüyecektik. Duramazdık, yaratılışımızın gayesinde devamlı bir duruş yoktu. Peki o zaman ne yapacaktık?
DÖNÜŞECEKTİK!
(O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz)
Çünkü hayat bir dönüşümdü. Geriye çok geriye ervah-ı ezele doğru bitmeyen bir dönüşüm. Dönüşüm ise ne varlıkta ne yokluktaydı.
Burayı biraz açmak gerekirse hani bazı anlarımız vardır ya cehennemi yaşadığımız ve yokluk çekip yokluğa doğru yol aldığımız ve yine bazı anlar vardır ya aşkın şevki ile cennete varıp varlığı tattığımız. İşte biz bu varlık ve yokluk noktalarında devamlı kalacağımızı sanarak aldandık.Biz sırat-ı müstakime doğru devamlı yol alan varlıklardık.Bunu unuttuk ve dünya işlerine daldık.İtidalden uzaklaştık ve sonra Rabbimiz perçemimizden yakaladı bizi.Cehennem acıydı. İtidalden uzaklaşmak çok yakıcı ve acı...Sonra o yokluğun getirisi olan cehennemin en acı duygularına dayanamayıp oradan kaçmak için şeytan denizinin o tuzlu suyunu ferahlık sayıp kendimizi aşırı çalışmaya verdik. Aşırı çalışmaya düşkünlük noktasında işler bitince büyük bir ödül alırcasına yorgunluğu ve dünyalık işlerin o günlük bitişini varlık sayıp, sahte cennetimizde, sahte ve kısa süreli huzura kandık. Oysa yukarıda bahsettiğim şeytan denizinin o tuzlu suyu misali, o acı suyu içtikçe biz daha da susadık. Sonunda yıllar geçti. Beden yıprandı. Sahte huzurun sahteliğini hastalıklar ve belalar noktasında şeytanın bizle dalga geçmesiyle yıkıldığımızda anladık.
Şimdi ne yapacaktık? Sırat-ı müstakim neredeydi? Rabbimiz vardı. Buna inancımız tamdı amenna... Ama bize bir rehber lazımdı. Dünyamızı ve ahiretimizi güzelleştirecek bir rehber, rehberler... Rabbimiz Allahımız var dedik eyvallah... Fakat Nur-u Muhammediyi yani alemlerin rahmet peygamberini yine şeytanın aldatmacası ile unuttuk. Dahası tüm rehber olan peygamberlerimizi, onların hayatlarını, yaşayışlarını, doğru davranışlarını nasıl oluşturduklarını araştırmayı unuttuk.
Onlar bize dünyanın ne aşırı çalışma ile ne de öylece durma ile yaşanmayacağını, o şekilde huzura varılmayacağını, ne dem'in ne de gam'ın baki olduğunu yaşayışları ile göstermeye geldiklerini yüzlerce, binlerce örnek ile itidal davranışları bırakıp gittiler.Şimdi sıra ne yapacağımızı bilemediğimiz durumlarda, düştüğümüz kör kuyularda, bazen bir balığın karnında karanlıkta, bazen kimsesiz bir mağarada. Rabbimizin bize gönderdiği tüm peygamberlerin o acılı, çaresiz, korkulu ve kimsesiz hallerinden nasıl kurtulduklarını okuyup, onların hallerine bürünenek, onların halleri ile hemhal olarak bizler de kendi kuyularımızdan çıkmaya gayret edeceğiz.
Kendimizi aciz ve çaresiz hissetmeyeceğiz. Denize defalarca düşeceğiz ama artık yılana sarılmak yok. Bizim rehberlerimiz var. Onları okuyacağız,tanıyacağız, doğru davranışları onların yaşayışlarından öğreneceğiz.
Rabbimizin varlığını hissettik. Meleklerin sesini duyduk,sıra Peygamberlerimizi kalbimizde hissetmeye geldi.Şimdi zamanı ve mekanı aşmak vakti! Mekan dosdoğru yolun olduğu yerdi. Zaman Peygamberlerin en güzel halleri... Durmak yok! Sıyrıl dünya cenneti ve cehenneminden.
Devri daim etsin hak, peygamberler itidalleri senin üzerinden. Seyre dalsın güzelliğini Yüce Allah yarattığı eşrefi mahluk olan senden. Durmak yok dedik ama yorulmak da yok! Hak üzerine kurulan gönül yorulmaz ya o da başka bir sır.
*Jüpiterin 'bilim' sıfatı, Peygamberlerin halleri ve ilmi ile Mars'ın itidal hali olan 'merkeze' gelip ''kendinin efendisi'' olma halinin zamana notudur. İfratta olanların ''dürüstlüğü ve samimiyeti''.
Peygamber hallerini kalbimize ''ilim ve bilim'' yolu ile nakşedebilmemiz gayreti ile...
Merve KARADENİZ
Yorumlar (0)
Yorum Yazın