İbn'ül Arabi'ye göre kâinatta her bir nesnenin sembolik olarak insanda da bir karşılığı vardır. İnsan küçük alem, alem büyük Adem'dir, öyleyse alemde ne varsa insanda da bir karşılığı olmalıdır.
Marifet ehli, kâinata ibret nazarı ile bakan arif insana dair hakikatleri müşahade eder. İnsan alemin küçük bir nüshasıdır. Sembollerin hikmete, hakikate, ihsana işaret eden anlamları vardır.
"Onlara afaktaki ve nefislerindeki ayetleri göstereceğiz" buyuran Cenabı Hakk bu manaya da işaret eder. Semboller okunmaya muhtaçtır.
O halde İbn'ül Arabi penceresinden semboller ve karşılıklarına bakalım. İbn'ül Arabi insana nüsha-i suğra olarak bakar ve Ona göre insan kainatın özü , özetidir. Koca kainat insanda dürülmüştür. Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan Ademsin sen. (Hoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen.Bütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.)
Şeyh Galib Allah'ın kâinata yerleştirdikleri insanda da benzer ve yaklaşık olarak vardır. Kuran'da üzerine yemin edilen güneş, ay ve yıldızlar zahirde bir ısı ve ışık kaynağı iken; batında gizli hikmetlerle doludur. Güneş kainatın ışık kaynağıdır.
Bütün yaratılmış ışığını güneşten alır. "Allah göklerin ve yerin nurudur" ayeti ile Allah ışığı kendine nisbet eder. Yeryüzünde ışığın kaynağı güneş, varlığın kaynağı Allah'tır. Dolayısıyla bütün nesneler var olmak için O'na muhtaçtır. Güneş En Nur ve ez Zahir isminin tecellileridir. Güneş zat tecellisi, ay sıfat tecellisidir. Güneşi çıplak gözle göremezken, sıfatlarla biliriz.
Yani tecellileri idrak ederiz. Güneş herşeyi görünür yapar. Ayın, yıldızların görünmemesi yok olmasından değil güneşin ışığına katılıp görünmez olmasındadır. "Allah'ın vechi hariç herşey yok olucudur."
Ay ve yıldız güneş ışığının mazharları, aynasıdır. Aydaki ışık güneşe ait olduğu gibi, mümkünlerin varlığıda Hakk'a aittir. Gece ışık aya izafe edildiği gibi kelamda peygabere izafe edilir. Bu durum "O kerim bir elçinin sözüdür." ayetinde belirtilir. Yani Nuru Muhammediye nurunu O'ndan alır. Bütün peygamberler ve insanlarda Nuru Muammediyeden alır.
İbnül Arabi "Güneşi ziya, ayı nur yaptık" ayetinden hareketle güneş hem zatı hem de ziyası bakımından ışıktır, ay ise zatı bakımından karanlık, ziyası bakımından ışıktır der.
Böylece fena aya, beka ise güneşe ait olur. Güneş Hakk'ı, gölgesi mahlukatı temsil eder. Gölgelerin uzayıp kısalması mahlukatın secde edici olduğunu simgeler. Gölge güneşle var olup, batması ile kaybolduğu gibi insanda Cenabı Hakk'ın tecellisi ile varolur. Bütün yıldızlar ışıklıdır, ay ise tabiatı gereği ışıksızdır. Allah onun ışığını söndürmüştür. Güneş Allah'ın sembolüdür.
Ay, hilal den dolunaya insanı kamilin, yıldızlar ise mahlukatın sembolleridir. Güneş zahir, ay batındır. Dolunay güneşe ayna olduğu için hem zahir hem batındır. Güneş doğuyu, ay batıyı temsil eder. Var etme bakımından güneş anne, ay babadır. Çünkü güneş ışığı bölünür, ay ışığı bölünmez. Güneş, Ay ve yıldızlar batıcı olmaları sebebiyle masiva'nın sembolüdürler. Güneş ışık kaynağı olması sebebiyle Allah'ı sembolize etse de batıcı olması sebebiyle, Hz İbrahim onun Allah olmayacağını düşünmüştür.
İbnül Arabi'ye göre yıldızlardaki ışık onlara emanettir ve kendilerine emanet edilen ışıkları sahibine ulaştırmakla memurdurlar. Yıldızları Ay, Müşteri, Katip, Zühre, Merih, Güneş ve Kervan şeklinde sıralar. "Bu yedili nurların menzilidir, beşi hunnesttir, Güneş ve Aydan başka" dizeleriyle ifade ettiği gibi yıldızları ilahi nurların menzilleri olarak görür.
Yıldızların sayısı ve özelliklerinin bazı hikmetleri vardır. Her yıldız haftanın bir gününü temsil eder.
Güneşin diğer yıldızlar arasındaki itibari cuma gününün diğer günler arasındaki durumu gibidir. Cuma günü oruç tutmanın uygun görülmemesinin hikmeti de onun diğer günler arasındaki yüksek konumuyla ilgilidir. Cuma günlerin efendisidir. İbnü'l Arabi güneşi insandaki ruhun, ayı aklın yıldızları ise duyu organlarının sembolü olarak görür. Güneş sembolünün insandaki karşılığı ruhtur.
Güneşin doğuşu hayatı, batışı ise ruhun bedenden ayrılışına işaret eder. Güneş batınca nasıl dünya karanlıkta kalırsa ruh ayrılınca beden de karanlıkta kalır.
Ay nasıl artar ve azalırsa insandaki akıl da artar veya azalır. İbnül Arabi artıp, azalan aklın, akl-ı mead olduğunu ifade eder. Akl-ı mead; bütün maksadı ahiret mutluluğunu kazanmak için gayret sarfeden ve aklını bu yolda kullanan kimsenin aklına denir.
İbnül Arabi güneşin Cenabı Hakk'ı yani insan için ruhu, ay nefsi/insanı, dünyanın ise masiva'yı temsil ettiğini söyler. Ay, güneş ile dünya arasında girdiğinde güneş tutulması; dünya, ay ile güneş arasında girdiğinde ise ay tutulması gerçekleşir.
Güneş tutulması akıl tutulmasını temsil eder. Ayın temsil ettiğin nefis akıl ile en Nur ismi vasıtasıyla ışığını müşahede ettiğimiz Cenab-ı Hakk arasına girince akıl tutulması gerçekleşir.
Bu durumda akıl, nefsin arzularının engellenmesi sebebi ile varlığın bilgisini Haktan alamaz. Güneş tutulmasında sünnet olarak kılınan namaz tutulan aklın yeniden Rabbine dönerek O'nunla konuşmaya başlaması anlamını taşır. Tutulma sırasında aradaki perdelerin kalkması için dua ve yakarışta bulunmak gerekir.
Aksi halde nefis ne yapacağını bilemez savrulur. Ay tutulması ise nefs tutulmasının temsilidir. Dünyanın ay ile güneş arasında girmesi gibi, nefis doğasına ait unsurlara bakıp cenabı Hakk'ı görmekten uzaklaşırsa nefis tutulması gerçekleşmiş olacaktır. Akıl aydınlanıp idrak edemeyecek, nefis aklın rehberliğinden uzak kalacaktır. Alemdeki bütün ışığın kaynağı bir olduğu gibi bedenlerde ki ruhların kaynağı da birdir.
Bu durum güneş ile güneş ışığı arasındaki ilişki gibidir. Aslında Güneş bir tanedir( Vahdet ). Güneş ışığı ise her yere yayılmış durumundadır ( kesret). Bir güneş ışığı güneşin aynısı olmadığı gibi güneşten de büsbütün farklı değildir. bu durumun bir benzeri bedendeki ruh içinde geçerlidir. Ruh bir tane olmakla birlikte tüm azalara yayılmış durumdadır. Güneş yetkinliğin ay eksikliğin sembolüdür. Çünkü güneşin ziyası kendinden aydaki aydınlık ise emanettir. Güneşin batışından sonra doğması sebebiyle ay, güneşin halefidir.
Ay, gece güneşten aldığı ışığı dünyaya saçar. Aynı şekilde insan da Allah'ın halifesidir. Meleklerin insana secde ettiği gibi yıldızlar da ay'a secde eder konumdadır. Ay üzerinde güneşin hükmü geçerli olduğu gibi insan üzerinde de Allah'ın hükmü geçerlidir. Güneşin ziyası ayda açığa çıktığı gibi Cenabı Hakk'ında isim ve sıfatları mahlukatta tecelli eder. Bu açıdan Güneş Allah'ın, ay ise halifesi olan insanın sembolüdür. Ay, güneşe ayna olduğu gibi insan da Allah'a ayna olur, güneş ışınları ile ayda tezahür ettiği gibi Allah da rahmet kahır gibi sıfatları ile insanda tecelli eder. Dolunay tecellinin en geniş seviyesini temsil eder.
Bu bakımdan dolunay da insanı kamil olarak Hz peygamber'i sembolize eder. "Her kim ki Allah resulüne itaat ederse Allah'a itaat etmiş gibidir." ayeti de bu manada anlaşılır. Güneş Hazreti Peygamberi, yıldızlar ise diğer peygamberleri sembolize eder. Güneş doğduğunda yıldızların ışıkları güneşin ışığına katılır.
Peygamber efendimizin dünyaya gelişine kadar gelen bütün peygamberler onun vekili olarak gelmişlerdir. Cevamiu'l kelim oluşu hem kendinden önceki hem de kendinden sonraki halifelerin hakikatlerine sahip olduğu anlamına gelir. İbn Arabi insanın bedensel tabiatı ile kainat arasında bazı irtibatlar kurar. Ona göre büyük alemdeki yedi gezegene (Ay, Müşteri, Katip, Zühre, Merih, Güneş ve Keyvan) karşılık olarak insanda görme, işitme, tatma, koklama, dokunma, düşünme ve akletme kuvveleri bulunmaktadır. Her organ amel etmekle sorumludur. Bu amellerin Allah katında bir neticesi vardır buna menziller denir.
Menzillerde Allah'a ait sıfatlar( Hayat, ilim semi, basar, irade, kudret,kelam,tekvin) tezhür eder. Bir ayda 28 menzil (ay durakları) olduğu gibi bunun karşılığı insanda 28 harfin çıktığı mahreçlar vardır. Ayın etkisi nasıl bu 28 menzilde ortaya çıkıyorsa insanın düşünme kuvvesinin etkiside 28 mahreçte ortaya çıkar.
Gezegenlerin rıyaseti güneş ve aya ait olduğu gibi insan kuvvelerinin yönetimi de düşünme ve akletmeye aittir. Ay, ışığını güneşten aldığı gibi düşünme kuvvesi de kabiliyetini akletmekten alır. İbnül Arabi eselerinde güneş, ay ve yıldızların bendelerimizde ki karşılıklarını ve irtibatını özet olarak bu şekilde mertebe mertebe anlatır. İnsan güneş, ay ve yıldızlardan ayrışması alemden ayrı olarak görülmesi mümkün değildir.
K.B.E. Yasemin Hafize Şanlı
Yorumlar (0)
Yorum Yazın