HAYRET
Allah’ı tanıyan, fakat bunu ifade edemeyen ârifin yaşadığı hal anlamında bir tasavvuf terimidir. Hayret şaşırmak ve yolunu kaybetmek manasına da gelir. Hayret hem merak duygusunun hem de şüphe duygusunun temelidir. Allah'ın büyüklüğü ve azameti karşısındaki hale de hayret hali denir.
Aynı zamanda hayret, yaşanan bir olaya karşı şaşkınlık derecesinde ve aşırı tepki vermeye denir.
Yaşananlar karşısında, bu nasıl olabilir, bana olmaz, ben bunu hak edecek ne yaptım gibi tepkiler verebilir. Bir sonucu kendisine yakıştıramamak neticesinde ki tepkiler gibi. Tefriti ise yaşadığı herhangi olumsuzluğa karşı tamamen ilgisiz duyarsız kalmak olarak görülebilir.
El Mütekebbir isminden celal ve cemal etki alan kodlar hayrete düşebilir, ifrat ve tefrit haller sergileyebilir. Kendini büyük, azametli başkalarını da hor ve hakir görebilir. İfrattaki egolu ve otoriter olabilir
AR
Usulunce HAKK’ını arayan AR’sız değildir. Her çekingen de AR’lı hayalı değildir.
Sadece AR ı doğru anlayıp yaşamakla bile insan HAY, HAK ve MUIZ esmalarinin hakkını vermiş olur ve muhatabını kendisi gibi itidale gelmeye zorlar. Kendini ve haklarını görünür yapar ve dirilir.
Ar, utanma duymak, utanç duymaktır. Bunun zıddı olan “arsız” kelimesidir. Utanma duygusu olmayan, utanç duymayan bir kişiyi anlatmak için “arsız” ifadesi kullanılır.
Ar, utanma duygusu. “Edeb, mahcubiyet, utanmak; ar ve namus; nefsin çirkin şeylerden sıkılması ve bunun için kötü şeylerdi terketmesi.
İmam Maverdî hayayı üç kısma ayırır: “1- Allah’tan utanmak, 2- İnsanlardan utanmak, 3- Kendi nefsinden utanmak.” Maverdî, Allah’tan utanmayı şöyle tanımlar: “O’nun emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır.”
Rasulullah (s.a.s) de ünlü Cibril hadisinde, ihsanı, Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmek olarak tanımlamış ve eklemiştir: “Sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyordur” Şüphesiz Allah’ın kendisini gördüğünün bilincinde olan bir kimse O’ndan utanır, O’nun emir ve yasaklarına karşı gelemez.
Kişinin insanlardan utanması ise, insanlara ezâ ve açıktan açığa kötülük etmemesidir.” Nitekim Rasûlullah (s.a.s) “Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır” buyurmuştur.
“Utanmıyorsan dilediğini yap” HŞ
Egosu yüksek, aşırı otoriter, kişisel ihtiyaçlarını gidermek için olayları etkilemeye çalışmak ARSIZLIK olduğu gibi çekingenlik, başkalarının hissine de aşırı duyarlı olmak, ego ve üst benliği ayırt edememek AR utangaçlık değildir
BÜYÜKLÜK
Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir (kibr), tevazuun karşıtı olarak “kişinin kendini üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması” demektir; ancak kelimenin daha çok birinci anlamda kullanıldığı, büyüklenme ve böbürlenme şeklindeki davranışların ise bu huyların dışa yansımasından ibaret olduğu belirtilir. Aynı kökten gelen tekebbür ve istikbâr kibre yakın anlamlara gelmekle birlikte kibri büyüklük duygusu, tekebbürü ise bu duygunun eyleme dönüşmesi şeklinde yorumlanmış.
Tekebbürün en ileri derecesinin gerçeği kabule yanaşmayarak Allah’a karşı büyüklenmek ve O’na boyun eğip kulluk etmeyi kendine yedirememek olduğu ifade edilir.
İstikbârın iyi ve kötü olanı vardır. İyi olanı insanın büyük ve değerli bir kişi olmayı istemesi, bunun için gerektiği şekilde davranması, gerekli niteliklerle donanması; kötü olanı ise kişinin sahip olmadığı meziyetlerle övünerek kendini olduğundan farklı göstermeye çalışmasıdır.
Ucb (kendini beğenme), ihtiyâl ve huyelâ (büyüklenme), fahr, tefâhur (övünme), tahkir (başkasını aşağılama), tecebbür (zorbalık), tuğyan (taşkınlık) gibi kibre yakın anlamlardir.
Buna göre kişinin kendini büyük, başkalarını küçük görmesine kibir, başkasını küçük görmeden kendini ve yaptıklarını beğenerek böbürlenmesine de ucb denilir.
Bu tutumun her devirdeki inkârcıların ortak tavrı olup bunun bir ahlâk hastalığı sayıldığı belirtilir.
Gerek kibir gerekse ilgili diğer kavramlar hadislerde de geçmektedir. Bu hadislere göre kibir gerçeği inkâr etmek, hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemek, hor görmektir
“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir “
Gazâlî bu hadisi açıklarken özetle şu görüşlere yer verir: Kibir cennete girmeye engeldir; çünkü insanın müminlere yaraşır huylar kazanmasını önler; halbuki bu huylar cennetin kapıları demektir. Kibir cennetin bütün kapılarını kapatır; zira kibirli kişi kendisi için istediğini başkaları için isteyemez (Gazzâlî, III, 344). Söz konusu hadiste ifadenin hayli ağır olmasını dikkate alan bazı âlimler, buradaki kibirle “Allah’a karşı büyüklenme ve O’na boyun eğip kulluk etmeyi kendine yedirememe” anlamının kastedildiğini belirtmişlerdir.
Kibir hastalığının tedavisi için 'tevazu' erdemi önemlidir.
TDV islam ansiklopedisinden alıntılanarak düzenlendi
Celalinde egolu ve otoriter hükmedici kibirli olabilir.
Cemalinde ise ev konularına göre bütün tefrit haller oluşabilir.
GÜÇ
Güç sözlükte; fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor.
İnsanı ayakta tutar kendi kararını kendin verebilme olarak bazen karşımıza çıkar bazen de “hayır” diyebilme şeklinde.
Liderlik özelliğine sahip insanlarda karizmayla birlikte baş rol oynar. Güç bazen de hiç birşey yapmamak, kendini tutmak, olaylara bulaşmamak, sessiz kalmak güçsüzlük, çekingenlik şeklinde de olabilir.
Allah Teala kullarına çok merhametlidir ve gücünün üstünde yük yüklemez. Kolaylaştırır zorlaştırmaz ve bizlere de öyle emreder.
“Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez…” (Bakara, 2/185)
İlmin, imanın,aklın, paranın,vs nin de gücünden söz edebiliriz. Gücü nasıl kullandığımız çok önemlidir.
Güneşe çevirebileceği kadar gezegen, ağaca kaldırabileceği kadar dal, insana taşıyabileceği sayıda el takılmış. Devenin yükü ayrı, karıncanınki ayrı. Balığa uçmayı, aslana yüzmeyi teklif etmemiş.
Cemal etki alanlarda; eziklik duygusu, disiplinsizlik, başarıdan korkan haller görülür.
Celal etki alanlarda; kontrolcülük,yüksek ego,hükmetme,otoriter tavırlar,insanları ve olayları etkilemeye çalışma görülebilir.
KAHIR
Kahır yok etme, perişan etme, ezme, derin üzüntü ya da sıkıntı, derin acı, içe işleyen üzüntü manalarında kullanılır.
Kahır sahibi celal etki aldığında ezici bir güç kullanıp insanlara hükmeder, öne çıkmak ister. Gayreti ifratta kullanıp kendine eziyet eder. Hikmetli iş yapamaz ve kendine hakim olamaz. Kontrolünü yitirip yakıp yıkabilir.
Yine kahır sahibi cemal etki alıyorsa disiplinsiz hareket eder.
Hay ve kayyumiyetini yitirir, ümitsizliğe düşebilir ve şeytanın hilelerine teslim olabilir. Bu durumda çaresizlik bu kişilerin vasfı olur.
GAYRET
Gayret kelimesi Türkçe’de “bir şey uğruna büyük hırs gösterme, kıskançlık, fanatizm” anlamına gelir.
Arapça gyr kökünden gelen gayrat غيرة z “bir şey uğruna büyük hırs gösterme, kıskançlık, fanatizm” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça gara غار z “kıskandı, gayret gösterdi” fiilinin masdarıdır.
Gayret kelimesi Türkçe’de; “Kutsal sayılan şeylere yabancıların saldırmasını görmekten doğan dayanamama duygusu” anlamına gelir.
Ayrıca fazla çalışma,güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması.
Azim, gayret, fedakârlık anlamlarında da kullanılır.
“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücâhede edenlere elbette (muvaffakıyet) yollarımızı gösteririz…” (el-Ankebût, 69)
“İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.” (Necm, 53/39)
Celal etki alındığında bütün ifrat haller görülebileceği gibi tefritteki insan disiplinsiz davranabilir.
UZUN OLMA İSTEĞİ
Önde ve görünür olma ihtiyacıdır.
Tam tersi görünmek istememek olarak da açığa çıkar.
Onanmak, kibir ve övülmekte eşlik edecektir öne çıkma isteğine. Birşeyleri yâ da kendi haklılığını ispat çabaları. Otoriter,egosu yüksek ve hükmedici haller ifratında gerçekleşebileceği gibi tefritinde saklanmak görünmek istememek, başarıdan korkan, çekingen haller de yapabilir.
Ego ve üst benliğini ayırt edemeyenlerde de varlığını ortaya çıkarma çabası olarak da açığa çikar
KİMSEYE BOYUN VERMEMEK
Kimsenin kontrolüne, emrine girmek istememek. Çoğu zamanda fikrinde sabit olmak. Doğru yanlış ayrımı yapamamak. Duygularında gerekli esnekliği sağlayamamak. Kendi bildiği tek gerceklikte saplanıp kalmak
Dolayısı ile celal etki alanlar egosu yüksek aşırı otoriter ve kibirli,kontrolcü hallerde bulunabilirler. Cemal etki alanlar ego ve üst benliği ayırt edemeyebilir.
Yasemin Hafize ŞANLI
Kendilik Bilinci Eğitmeni
şimdi güneş zamanı etkisine girdiğimize göre yukardaki sıfatlar bünyesinde düşünselliklerde celal veya cemal etkilere maruz kalıp ifrat veya tefrit davranışlar sergileriz dostlar... doğrularını fitratımızda oluşturmak için vaktin itidallerinden ayrılmayalım lütfen... zikir fikir ve itidal hal bünyesinde yaşamımız dinamik dua olsun inşaallah emeği geçenlerden Allah razı olsun...:)