Havatır kalbe gelen düşünce, çağrı yada hitap demektir. Gün boyu insanın kalbine belki sayısız hitap ve düşünceler gelir.
Havatır dört cihetlerden gelir ve geldiği yöne göre adlandırılır. Bunları MELEKİ, ŞEYTANİ, NEFSİ ve İLAHİ olarak adlandırırız. Havatır bir melek tarafından kalbe atılıyorsa; MELEKİ cihetten ve buna İLHAM deriz.
Meleki yönden kalbe gelen düşünceyi Kur'an ve sünnete uygunluğundan tanırız. Kur'an ve sünnete uymuyorsa meleki yönden gelmemiştir.
İlhama sahibi bazen katılır, kabul eder, bazende kabul etmez, tersine hareket eder. ŞEYTANİ cihetten kalbe atılan düşünceye VESVESE deriz. Şeytan tarafından kalbe gelenler insanı çoğunlukla harama çağırır.
Vesvese: fısıldama, kötü telkinde bulunma, karışık sözler söyleme, kuşkulanma anlamına gelirken, aynı kökten vesvâs ise insanın içine doğan zararlı uyarıcı, kötü duygu ve düşünce, telkin, şüphe, fısıltı, evham gibi mânalara gelmektedir. Vesvese içinde kuşku barındırır, eminlik yoktur. Ağır hastalıklara sebep olur. İtidalde kalmak abartı ve korkuya yapışmamak çok önemlidir. Şeytanın insan üzerinde hileleri çoktur.
Bazen hayırlı bir işine mani olmak için, az hayırlı olan şeyi de vesvese yapar. Acele yapılan bazı işlerde vesvesedir. Ebu Ya'la dan bir hadis-i şerif mealinde: (Şeytan, kalbe vesvese verir. Allah’ın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devam eder.) buyrulur. NEFSİ cihetten gelen düşüncelere HEVACİS, DESİSE, dürtü ya da gizli fısıltı denir.
Nefsi düşünce genelde şehvetine uymaya, kibrini ortaya koymaya veya nefse ait sıfatları açığa çıkarmaya çağırır. Desise; hile, oyun, düzen ve dolap anlamlarına gelir.
Türlü bahaneler sürer insana ve daima zararlı şeyler ister. “(İblis Cenâb-ı Hakk’a hitâben dedi ki:) Senin izzet ve azametine yemin ederim ki, kullarının hepsini mutlaka azdıracağım. Ancak onlardan ihlâsa erdirdiklerin müstesnâ.” (Sâd, 82-83) Ayetten de anlaşılacağı üzere ihlas desiseye ilaçtır. İLAHİ cihetten kalbe atılan duygu yada düşünceye HAK düşünce deriz.
Kişi bu düşünceye muhalefet etmez, tabi olur. Bütün bunlar kalbe atılan bir çeşit konuşmalardır. Büyük Arifler yediği haram olan kimsenin ilham ve vesvesenin arasına ayırt edemeyeceğini de ittifak etmişlerdir. Kuşeyri Risalesinde "Bütün şeyhler, nefsin doğru söylemeyeceğini, kalbin ise yalan konuşmayacağını ifade etmişlerdir." Nefsi ve şeytani düşünceler iç içe girmiş ve ayırt etmesi zordur.
Cüneydi Bağdadi nefsin istekleri ile şeytanın vesvesesinin arasındaki farkı şöyle belirtmiştir "Nefis bir şey istediği zaman onda ısrar eder, sürekli senden onu yapmanı ister.
Bir zaman sonra olsa da, isteğine ulaşana ve maksadı hasıl olana kadar aynı şeyi ister durur. Ancak gerçek bir mücadele ile terbiye edilirse ısrarından vazgeçer; bununla birlikte arada bir yine senden o arzusunu talep eder. Şeytana gelince, o seni bir günaha çağırdığında, sen onu terk ederek söylediğini yapmazsan, o başka bir günahın vesvesesini verir; çünkü onun için bütün kusur ve günahlar birdir.
O hangi günah olursa olsun,seni bir günaha çağırıp durur. Onun hedefinde özel olarak seçilmiş bir günah yoktur." Kalp Allah’a yönelip mârifete ve Allah’ın rızasına yoğunlaşırsa şeytanın yerini melek alır ve kula takvâ ilham eder; kalp aşağı güçlerin etkisine kapılıp bedensel hazların esiri olursa şeytan nefse vesvese verip günah işletmeye fırsat bulur.
Böylece kalpleri hüküm altına alan şeytanlar bunların içini dünyayı âhirete tercih ettirecek vesveselerle doldururlar. Sonuçta nefsânî tutkuların peşinden giden kimse artık Allah’ın değil tutkularının kulu olur (Gazzâlî, İḥyâʾ, III, 26-28).
K.B.E. Y. Hafize Şanlı
Yorumlar (0)
Yorum Yazın