Bloglar

HÜSN-Ü ZAN MI, OLUMLAMA MI?

Hint, budizm, şamanizmden vs dilimize geçen sözler, öğretiler ve ritüeller günümüzde çok yaygınlaştı. Büyük kitleler bunları kullanıyor, eğitimlerini veriyorlar.

Bunlardan birisi SEÇIYORUM. Mutlu olmayı seçiyorum gibi. İnancımızda  bunun yerine İNŞAALLAH kelimesi vardır.

İnşaallah deriz ve Allah 'inşa' eder. Manasını var eden, inşa eden bir kelimedir. Ayette "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" der.

''Seçiyorum'' imanda şeytana gedik açar, söyleyeni savunmasız bırakır, şeytanı kaleye davet eder.

Yaratılan herşey Allah'ın 'OL' yani 'KÜN' sözünden varlığa çıkmıştır. İnsana ol sözü ile yaratma, cennette verilecektir. İnsan canının istediği herşeyi cennette yanında bulacaktır. Dünyada bizler inşaallah ile Allah'ın izni ve yaratması ile yapabiliriz. Ol sözü bu dünyada bazı evliya ve peygamberlerde görülmüştür.

İnsan bilmelidir ki; üzerimizdeki bütün bu emanetler 'zıl' yani gölgedir. Emanet sahibine, bu dünyadayken teslim edilmeli, yine bilmelidir ki; üzerimizdeki esmalar, sahibinin gölgeleri hükmündedir. ''Allah ademi kendi suretinde yarattı'' sözü insanoğlunu cüretkar, iddia sahibi, hadsiz yapmamalı.

Iğdır bahçelerinde bir elma olsa, üzerinde ''Yasemin'' yazsa, alem hizmetçi olsa, o elmanın kılına zarar gelmeden Yasemin'e ulaştırır.

Ama o elmayi yemeye niyet etsem ya da ''elmayı yemeyi seçiyorum'' desem, o elma Yasemin'e ulaşır mı bilinmez. Allah dilemedikçe olmaz.

Niyet çok önemli bir kelimedir. Onun da içini boşalttılar. Niyet eder, ameli hemen kalkar yaparız. Niyet, gayreti arkasından getirmeli yoksa niyet ettim demek o işin olması için eksik kalacaktır.

Manasını inşa etmeyen kelimelerden biri de ''öğrenci'' kelimesi, öğrenmeyi "-ci" takısı ile ''talep eder'' manayı oluşturamaz.

Talebe, talep eder. Talep, yaratmaya zorlar iradeyi.

''IŞIKLAR İÇINDE UYU'' cümlesine gelince. Işıkla aydınlanmak ne demek? Işık aydınlatmak için bir kaynağa ihtiyaç duyar. Manasını inşa etmeyen, içi boşaltılmış cümlelerdendir. Kaynağı NUR olup ama nur gibi asla değildir. Işık da ışığını nurdan talep eder. Işık söner, nur asla sönmez. Nur manasını var eder ve çok geniş bir mana ihtiva eder. ''Nurlar içinde yat' ile ''ışıklar içinde uyu'' tabiri caizse bahçe sahibi dururken köleden meyve istemek gibidir.

Bir OLUMLAMA'dır gidiyor. Olumlu düşünce olumlamalarla tesis edilemez. Akıl, insan cevheri itibari ile öylesine yüce ve alidir ki, olumlamalar yanında çok basit kalır. Oysaki bizi yaratan, Rabb'imiz bize olumlu düşünmenin yolunu zaten ayet ve hadislerle bildirmiştir. "Zannın çoğundan sakının" der. Müslüman 'HÜSNÜ ZAN'la emredilmiştir.

Olumlamada telkin, imanda emniyet, güven ve selamet duygusu vardır. İman amel ile bütünleşir yani bir davranış sergilemeye teşvik eder. Oysa olumlama kişinin şartlanmasını sağlar. İmanda işin bütünü görülür, olumlamada bir benlik, beklenti vardır. İman kişiyi toplumsal erdemler gereği sosyal hayat ile bütünleştirmeye taşırken, olumlamada benliğin korunması, egonun saklanması, beslenmesi vardır.

İman, kaderi ve ahireti (işin sonunu) düşünmeyi, herşeyi bütün görmeyi gerektirir.

Oysa olumlamada işin sonunu düşünmek yerine kişinin egosu, isteği ön plandadır, bir şeyin hayır mı şer mi olduğunu hiç kimse yaşamadan bilemez. Kısaca olumlama, işleri basite indirirken iman gereği hareket, kişiyi kolaya davet eder.

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!”

Hadisi şeriften de anlaşılacağı üzere iman, birbirimizi sevmeye bağlanmış, sevgi de selama bağlanmış. Burda zaten, bir müslümanın düşüncesini nasıl olumlu tesis etmesi gerektiği açıktır.

Selamla bir yere giren insan bütün iyi niyetini, güveni karşısındaki insana verir, sevgiyi inşa eder ve ''Es Selam'' Allah'ın ismidir. Nasıl tesis etmesin ki? İnsanların OLUMLAMA'ya değil kesinlikle KUDSİYET'e ihtiyacı vardır.

Bir de BÜTÜNÜN HAYRINA var. Müslüman zaten hayırla emredilmiştir. TESLİMİYET diye bir erdemimiz vardır. İnsan elinden geleni yapar ve sonuç hayır ya da şer farketmez teslim olur. Çünkü insan kendisi için hayrın neyde ve nerde olduğunu bilmezken, içi boşaltılmış, manasını inşa edemeyen bir cümleyle BÜTÜNÜN HAYRINI nerden bilebilir.

Hayır, herkes için kişiseldir değişir. Bazen insan kendine gelen hayrı da tanıyamayıp, şer sanıp isyan eder. İnsan bu kadar aciz ve zayıfken hayır talebi büyük bir iddiadır, sınanma getirir.

Harf İnkilabı ile kendi diline yabancılaşan bu millet, yabancı dillerin, inançların, kültürlerin saldırısı altında tahribata uğramış, kendi inanç ve kültüründen uzaklaşan insan, başka inanç ve kültürlerin kucağına düşmüştür. Günümüzde faaliyetlerine hız veren bu tür öğretiler işte bu gedikten içeri akın etmekte.

Alem boşluk kabul etmez. HAKK'IN boşalttığı yeri BATIL doldurur.

 

Diğer Bloglar

Yorumlar (0)

Yorum Yazın

Yorumlarınız sistem onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır.