Huzurlu insan kalp mutmainesi, kalp genişliğini sağlanmış, gönlü kendine ne verildi ise huzurla alıp, kabule hazırdır. Lezzet tatlı demek değildir.
Ekşi, acı, tuzlu yerken de insan; tatlı yemekten aldığı gibi lezzet duyar.... Sadece mizacına uymayan yemekleri yemek istemez insan. Duyu ve hislerde de öyledir.
Mizacına uymayan duyular, hisler, haller yaşandığında acı duyar, lezzet kaçar, ağzının tadı, huzuru bozulur.
Fıtraten insan İslam'ı kabule hazır halde dünyaya gelir. Mizacı buna uygun değilse, İslam ona huzur vermez. Oysa ki huzur İslamdadır. İnsan namazda olduğu gibi aslında her an huzurdadır.
Fıtrat daha çok ruhi yönümüzü, mizaçta bedeni yani unsuri yaratılışımızı simgeler. Peki insan her an huzurda olduğunu bilmez ya da gafilse huzurlu ya da huzurla mıdır?
Biz her ne kadar gafil olsak da organlarımız sahibini bilir ve O'nu arzular. Çünkü yaratıcısı ile huzur ve sukun bukur.
Nefsin otoritesi altında heran korkudadır. Kalp ve akıl dış dünyaya çok açık ise yani sebepler alemi ile çok meşgul ise; iç alemine kör hale gelir zamanla ve ihmal eder kendini. ...
ve birgün kaçak olur, Yunus as'ın zikrini yaparken bulur, karanlıklar içinde kendini... "Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn.” “Senden başka ilâh yoktur. Şüphesiz ben kendine zulmettim."
Hayat yolculuğunda oyalanmanın, oyun eğlencenin içinde kaybolan insan, huzuru gelip geçici şeylerde bulur.
Geçici şeylerde, insanı dünyada zora düştüğünde; tutup kaldırmaz, ahirette Cennet’e taşımaz. Huzurun anavatanı cennettir.
Dünyada yakalayan, dünyasını cennet eder. Huzur için kulun sadece imana ve teslimiyete ihtiyacı vardır. Bir de kendine kör bakmamaya....
En şerefli mahluk ve halife insan bu üstün makamları kendisi ile elde ettiği Rabbine dönmeli....
Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbe giden kapı bizdedir. Kendimizdeki kapıyı tıklayalım... Huzur bulaşıcıdır.
Huzursuzlukta bulaşıcıdır. İç huzurunu sağlayamayan insan, önce kendinden başlamak üzere, ailesini, iş arkadaşlarını bütün çevresini mutsuz eder huzur bozar.
Eşinin huzur vermediği bir amir, emrinde çalışanların hepsine zulmeder, mutluluklarını çalar. Huzura ve mutluluğa çok ihtiyacımız olduğu bir zamandan geçiyoruz.
Güler yüzün ve tatlı sözün sadaka olduğu güzel bir dinin sahibiyiz. Söz sihirdir. Sözlerimizle insanlar üzerinde tesir ediyoruz.
İnsanların güzel şeyler duymaya ihtiyacı var. Güzel, olumlu bir sözle eşimizi, çocuğumuzu, bir hastayı ya da ihtiyaç sahibini mutluluk ve huzura kodlayabiliriz.
Annesi terbiye etmek için azarlasa, çocuk annesinin azarından yine annesinin şefkatine sığınır. Çünkü çocuk için annesinin olmadığı başka bir mutluluk düşünülemez.
Kulda celalinden sığınacağı başka bir cemal kucağı arayamaz. Çünkü onun mülkünden, iradesinden çıkıp gazabından kaçmanın bir yolu yoktur.
Gazabından rahmetine, celalinden cemaline sığınırız. Huzurla, huzurda olmanın lezzetini rahmetinden isteriz....
Y. Hafize Şanlı
Huzurda durdugumuz gibi huzurlu olmalıyız. Huzurumuzu neden ve nasıl kaybettiğini bilmemek kadar büyük huzursuzluk yoktur sanırım...:) Sahi neden ve nasıl kaybediyoruz?
Elimizdeki nimetlere şükretmek yerine, olmayanlara odaklanıp, huzuru ve huzurda olduğumuzu unutuyoruz...