Hayatta başarılı olmak istiyoruz, zengin olmak istiyoruz, sevgi dolu olmak, ünlü olmak, mutlu olmak…
Hep bir şeyler istiyoruz, isterim de isterim…
Dua ediyorum kabul olmuyor ya da o kadar beddua alıyor hala her şeyi yolunda gibi çıkarımlarda bulunuyoruz ya… Haşa Allah sipariş alan garson gibi hemen cevap versin istiyoruz.
Oysa hayatın evrensel kuralları vardır. Okulun, mesainin, futbolun kuralları olduğu gibi. Bu kuralları bilmezsek hayatın zorluklarını engelleyemeyiz, her şey sarpa sarar.
Duanın, istemenin de bir kural ve mantığı var…
Peki ama nasıl?
Kutsal kitaplarda bu hikayeler hep anlatılır:
Hazreti Musa, gençlik yıllarında kavga eden iki arkadaşı aralarken istemeden birinin ölümüne neden olur. Bunun sonucunda kendisini Mısır’dan sürerler.
Musa Medyen’e doğru yöneldiğinde; ’’Umarım Rabbim bana doğru yolu buldurur’’ dedi. (Kasas 22)
Medyen suyuna vardığında, orada hayvanlarını sulayan bir grup insanla karşılaştı. Onların biraz ötesinde de (hayvanlarının suya gelmesini engelleyen) iki kadın gördü.
Şuayb (as)’ın kızları; ‘’Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız, babamız da çok yaşlı’’ dediler. (Kasas 23)
Bunun üzerine Musa onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip; ’’Ey Rabbim! Bana lütfedeceğin her türlü hayra muhtacım’’ diye niyazda bulundu. (Kasas 24)
Hz. Musa yalnız, çaresiz, aç, susuz, cinayetle suçlanmış ve yardıma muhtaç olduğu halde; ‘’Bana yemek ver, su ver, işlerime kolaylık ver...’’ demiyor ama bunların hepsine kavuşuyor.
Şuayb (as), kızları durumu anlattıklarında Musa’yı ödüllendirmek istedi. Bunun sonucunda evi, barkı, her şeyi oldu Musa’nın. Hatta kızlardan biriyle evlendi.
Musa kızlara yardım ediyor ama teşekkür beklemiyor.
Hiçbir şey istemiyor gibi gözüküyor ama çok şey istiyor ‘’sana muhtacım’’ demekle.
Ne ederse kendine eder, kendine yapar.
Yana yakıla yardım istiyor. Bir hatayı telafi etmenin yolu başkalarına yardım etmektir. Allah da bizim hatalarımızı kapatır.
Birine yardım ettiğimizde o mu bize, biz mi ona muhtacız?..
Bazen iyilik kapımıza gelir, bazen de biz iyilik için kapı kapı dolaşırız. Sokakta, binada tanıdık ya da hiç tanımadığımız birilerine iyilik yapma fırsatı buluruz. İyilik, iyi insanların işidir.
İyilik hormonları, iyilik duyguları, iyilik içgüdüsü çalıştırılmadığı zaman bir müddet sonra iyilik yapmaz, iyilik görmez ya da iyilikten hoşlanmaz bir duruma geliriz. İyilik yaptıktan sonra onu unutmak da iyiliktir. Hz. Musa gibi…
İstediğim şeylerdir Mars. İsterim de isterim. Onu isterim, bunu isterim, şunu isterim… Mızmız çocuklar gibi… Açgözlü, maddeye tutkun, egoist, hükmedici haller sergileriz çoğu zaman.
Ev ver, araba ver hiç susmuyoruz…
Hep konuşursak, hep bir şey arayışı içindeysek Rabb’in sesini nasıl duyabilirz?..
Düşün sen bir kralsın, birçok ihtiyaçlarını verdiğin halde halk senden sürekli bir şeyler istiyor.
Dursa da versem hiç susmuyor deriz.
Vermek istemeseydi istemeyi vermezdi…
Peki; ‘’Bana verdiklerin için teşekkür ederim, şunları da lütfeder misiniz?’’ diyerek şükürle mi ya da
‘’Ona bunu verdin, bana niye vermedin?’’ diyerek şikayetle mi istemeli?..
Sahip olduklarımıza şükretmek aklımıza gelmiyor maalesef.
Zihnimiz hep konuşuyor hiç durmuyor. Bedenimizden, zihnimizden, beş duyumuzdan kendimizi arındırıp boşluğa bıraktığımızda ilahi sesi duyarız.
Hiçbir şeye muhtaç değiliz Allah’la konuşmaya muhtaç olduğumuz kadar!..
Hiçbir sevgiliyle dertleşmek O’nunla konuşmak kadar tatlı değil!..
Allah sesimi duysun, dualarımı işitsin diyoruz da biz O’nun sesini duyuyor muyuz, o kulaklar bizde var mı?
Bunun için susmaya ihtiyacımız var.
Gün içinde birçok şeye vakit ayırıyoruz, bazen de duaya vakit ayırmalı.
Öyle bir sessizleşmeliyiz ki ilahi güçle bağlantıya vakit ayırmalı böylece de Rabb’in sesini duyabilmeliyiz…
İstediğimiz şeylerin bizim için hayırlı olup olamayacağını bilemeyiz. Bu nedenle Allah, hikmetine uygun olarak dilerse kulun istediği şeyin aynısını verir, dilerse daha hayırlısını verir, dilerse geçmiş günahlarına kefaret eder, dilerse de ahiret adına kabul eder.
Erkek çocuk isteyen birine , Hz. Meryem gibi bir kız çocuğu vermesi duaya cevap verilmediğini değil daha hayırlı olarak kabul edildiğini gösterir.
Bu kıssada ayrıca Firavun karşısında görünürde gücü bulunmayan Musa’nın şahsında doğru yolda olanların azim ve gayret göstermeleri halinde başarıya ulaşacaklarına işaret edilmektedir.
Yine Hz. Musa’nın sabır ve teenni ile Şuayb (as)’a sekiz, on yıl hizmet etmesi de bizlere vaktin erdemlerini çağrıştırır.
Rabb’in bizden istediklerini fark etmek, olayların sebep-sonuç bağlantısını kurabilmek, zamanı iyi kullanarak susmaya vakit ayırmak, şimdiye odaklanıp ilahi sesi duymak, dünya karşısında doygun davranıp merkezlenmek, kıssalardan hisse alıp kullukta sanatkar olabilmek ‘’istediğimiz şeyler’’ olsun…
Şükreden, iyilikle varlığını gösteren, seven, sevilen böylece ‘’istemenin sırrı’’ na erenlerden olmak niyetiyle...
Muhabbetle…
Emine ÖZCAN
KB Eğitmeni
Allahu Teala ihtiyaca kefil olduğunu beyan buyuruyor. Ewet isteklerin dua ile hakka yoneltilmedigi sürece tümü nefsin çabasıdır. Teşekkürler sn Emine Özcan güzel bir konu....
Yazılarınızı okumaya çalışıyorum sağolun
Yazılarınızı okumaya çalışıyorum sağolun
İhtiyaç-istek farkını görebilelim inşaallah hocam...
Amin Elif Hanım cümlemizden...