SORU: Yakınlarımızdan birisi ölüm döşeğindeyken, bizler hangi itidali sergileyebiliriz?
Haydi bununla ilgili bir keşif düzenleyelim arkadaşlar:
1.Vaktin itidalleri nelerdir?
2.Vaktin erdemleri ile nasıl ilişkilendirilir?
3. Vaktin iman esası.
4. Vaktin marifet bilgisi nedir?
5. Sıfatlar ve haller.
6. Esma ile bağlantı.
Toplumumuzun genlerinde olan bir şey var arkadaşlar; buna denge veya Hakk’ı aramak yani ‘’İslam fıtratı’’ denir.
İslam fıtratı; en güzeli açığa çıkarma sevgisi, isteği, arzusu demektir.
O, istek değil aslında, ona ihtiyaç demeliyiz. Doğal bir oluşun güzele aşkı... Arayışı, özleyişi...
Yani içsel bir arayış; içimizdeki titreşimi durduran, fırtınayı susturan, bizim kalbimizi, rikkatimizi artırıp mutmainneye ulaştıran...
Şimdi yazacaklarım arasından gayri ihtiyari birisi sizi öyle bir tatmin edecek ki, evet bu evet!.. diyeceksiniz.
Lütfen bunu sakinlik içerisinde okuyun...
1. Okuyacaklarımız vaktin itidalleri;
* Açık neşeli olmak... (Sanırım bu değil)
* Saygılı ve şahsiyetli olmak...
* Zeki...(sanırım bunun da alakası yok)
* Huzurlu...(belki biraz ancak yine de tam olarak sağlanamaz sanki)
* Güvenli ifade gücü...(....)
* Hareketten hoşlanmak...
Lütfen size yakın gelen seçeneği düşünün…
2. O seçenek bize mutlaka; yumuşak olmayı yani ‘rıfkı’ tavsiye edecektir veya olgun davranmayı yani ‘rüşt’ dediğimiz erdemleri gösterecektir.
Bakın bir ölüme refakat etmek bizi nasıl olgunlastırıyor görüyor musunuz?
3. Peki içinde bulunduğumuz vaktin iman esası nedir?
Kitaplara iman etmek.
Allah (CC)’ın değişmeyen kurallarının varlığına iman etmek...
Doğduğuna inanıyorsan, ölüm gerçeğini de kabul etmiş olursun otomatik olarak...
Çünkü ‘’Küllü nefsin zaikatul mevt’’ hakikatine uyanıyoruz her sabah...
4. Peki arkadaşlar, buraya kadarki tefekkürümüz bize hangi marifetin yolunu gösterdi?
Kur'an dediğimiz alemin işleyişinin derin tefekkürünü...
İşte buna "Kuran hakkında ince fikirli olmak" diyoruz.
Doğana sevinmek, o sevinci paylaşmak ne kadar gerekli ise ölüme saygılı olmak da, şahsiyetli onurlu bir duruş sergilemek de bizi bir o kadar Hakk’a ve hakikate taşıyacaktır.
Arkadaşlar, yaşamlarımız birer kitaptır, her gün, her an açıp açıp okuruz.
Kimi zaman Hakk’ınca, kimi zaman nefsimizce…
Ve günün ahirinde içimizdeki huzur bize eşlik eder veya etmez.
İşte bizlerin vazifesi; bu ayrımı araştırmak ve kendimizi tanımak, olaylarımızı tanımlamak.
Bu dünyada yaşarken kendimizi yakalayıp, elimizden geldiğince ıslah edelim ki... Yarın ahirette ebedi huzuru yakalayabilelim.
İnşaallah...
Kanser veya arızi her türlü tedavisi olmayan hastalıklar; bizlerin hayal kırıklığı veya sevinç, mutluluk duygularından uzak yasamamızın sonucu umutsuzluğun, ümitsizliğin sonucu iflasımız demektir.
‘’Hasbinallah’’ ile hesabı Allah'a bıraktığımız da,
‘’Ve la havle...’’ İle gerçek gücün, Hakk’ın gücü olduğunu ikrar ettiğimizde,
‘’Bismillah’’ ile itidal, erdem ve imanımızın gereği inanç ile yaşama yaklaştığımızda, tüm ev konuları bünyesinde, hangisi gündeminizde ise;
İnanın alemi SALLARSINIZ…
Arkadaşlar hepimizin hayatı bu açılımlarla dolu... Hepimizin...
Peki ne oluyor da bunu yapamıyoruz?
Duygularımızın esiri olunca kaybetmeye başlıyoruz değil mi?
Peki bu duyguların, düşüncelerin sonucu olduğunu biliyoruz.
5. Bu düşünceler, dert-ziyan içerikli kaybetme düşüncesi olabilir mi?..
Eh!.. Bir şey yakaladık... Balıkçı misali!..
SORU: Peki Satürn’ün bu veya tüm sıfatlarla ifade edilen duyguları, bize hangi hali ya da halleri sergiletiyor?
A- Cemal etki alan arkadaşlar ürkerler mi?
Anlamsız tanımsız bir korku...
Veya sessizliğe bürünüp içlerinde fırtınalar yaşayıp ağır travmalara giderler mi?
Ya da kendilerini toplumdan, aileden geri çekerler mi?
B- Celal etki alanlar neler yaparlar?
Kesinlikle...
Birileri yaşanan olaya yakınlığı oranında kendini beğenmiş, kibirli belki de; ‘’ben şuraya gidin dedim de gitmediniz, şunu kullanın dedim de kullanmadınız’’ vs çeneleri düşer mi?
Hepsi olabilir...
Doğru mu? bagla bağlantısı kurma
Kesinlikle yanlış...
Peki toplumda ne kaybolur sizce?..
Önce acıyı yaşayana saygı kaybolur.
Geldik mi saygılı, şahsiyetli davranışların güzelliğine?..
Eee, iyi geldiyseniz hoş geldiniz...
‘’Ben dedim ama yapmıyorsun’’ cümlesini duyar gibiyim…
6. Peki bu davranış size hangi esmanın doğru yaşanmasını gerektirdi?
Evvela, El Kerim (CC), El Hadi (CC)’ yi de unutmayalım.
Ve diğerleri…
SONUÇ:
Yaşadığımız soru,sorunlar karşısında; ifrat ya da tefrit davranışlar sergileyip, itidal davranışı yakalayamaz isek; neyi,nerde, nasıl yanlış anladığımızı fark ederek sıfat, hal, esma, itidal bağlantısı kurma gözlem çalışmalarına KEŞİF denir.
Kişinin iman esasları, erdemler doğrultusunda zikrini, fikrini hale dökerek, vaktin itidallerinden biriyle sorunun çözümünü deneyimlemesi, olumsuz davranışı olumlu hale dönüştürmesine FETİH denir.
Arkadaşlar işte size kitaptan bir kaç pasaj...
Herhangi bir kitaptan.
Peki sizlerin kitaplarını da okuyacak mıyız?..
Okuyalım tabiki...
İyi olur yani…
İnşaallah…
Yorumlar (0)
Yorum Yazın