Kırk yaş kemalattır. Peygamberlere genelde bu yaşlarda risalet emri verilir. Hz. Mehdi as bu yaşta zuhur edecektir.
İnsanların bir kısmı dünya hayatına o kadar dalarlar ki, kendi nefislerini hiç görmezden gelirler. Halbuki nefis terbiye ister. Mertebelerde basamak basamak....
Yaş kemale ermiş, kul nefsine hiç tebliğci göndermemiş, kemalat yolcusu değilse, yani uykuda ise.... Ne zaman uyanacak?
Hatalar, günahlar hep tekrar edilir. Hep başkaları suçlanır. Göz dışarı bakar, içe hiç bakmamış, kendi ile meşgul olmamıştır. Bir çocuk yada bir ergen sorumsuzluğu içindedir.
Kamil bir akla sahip olmamakla beraber, kendini en akıllı zanneder. Ömer b. Abdülaziz (r.a) buyururlardı ki: “Yaşı kırkına varan kimsenin üzerinde Allah’ın hücceti tamam olmuştur. Yani, onun davetçisi olan ölüm meleği yavaş yavaş yaklaşıyor. Bu uzun ömürde öne sürülen özür, kabul edilecek özürler cinsinden değildir.”
Allah kırk yıl ömür verdiklerinden mazeret ve özür kabul etmiyor. Demek ki kırk yıl hakkı batıldan ayırıp, furkanı oluşturup dinin İslam'ı kendi üzerinde ikame ettirmen, tesis etmen için yeterli bir süredir.
Yaş ilerledikçe, yaşlılık ve ölüm alametleri insana her an kendini hatırlatır. Bel bükülür, saçlar beyazlar. Her sayılı nefeste, son nefese daha da yaklaşılır.
Bu gidişat nereye? Perçeminden tutulmuş, bir sahibin de varken, yeryüzünün sahibinden kaçış var mıdır?
Aslında Mimar Sinan'nın kırk yaşında mimar olduğunu düşünürsek, her şey bitti değil, herşey belki de yeni başlıyordur.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde “Kırk seneyi doldurduğu halde hayrı şerrine galip gelmeyen kimse, cehenneme doğru hazırlansın” buyurmuştur..
Yine İbn-i Kesir’den rivayetle: “Kasım İbn Abdurrahmân şöyle diyor: Mesrûk'a: Kişi ne zaman günâhları yüzünden cezalandırılır? diye sorduğum da şöyle dedi; " Kırk yaşına ulaştığın zaman tetikte dur ve uyanık ol.”...
40 yaşına ulaştığın zaman tetikte ol ne demektir... Dünya yolculuğunun yarısı sayılan kırk yaşındaki kişi dünyadan uzaklaşmakta, ahirete yaklaşmaktadır ve buna göre de imtihanı hızlanır. Ahirette kurulacak terazinin haricinde, dünyada da onun için bir terazi kurulur. Heran tartılır, ölçülür, biçilir. Ta ki son ölçüsü alınana kadar. Ahirette ceza ve mükafat olduğu gibi burda da ceza ve mükafatlarını alır.
Hz.Osman Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu haber veriyor: “Müslüman kul kırk yaşına ulaştığı zaman, Allah Teâlâ onun hesabını hafifletir. Altmış yaşma ulaştığı zaman ona Allah'a dönüşü bahşeder. Yetmiş yaşma ulaştığı zaman gök ehli onu sever. Seksen yaşına girdiğinde Allah Teâlâ onun iyiliklerini sabit kılar, kötülüklerini siler. Doksan yaşına girdiği zaman Allah Teâlâ geçmiş ve gelecek günâhlarını bağışlar ve onu ailesi halkı hakkında şefaatçi kılar. Gökyüzünde: Allah'ın yeryüzündeki esîri, diye yazar" .
Sözün özü; kırk yaşına gelenler nefisleri üzerinde tebliğcidir. Bir manada nefsi üzerinde peygamberlik görevini üstlenmelidir. Onu dünya ve ahiret yolculuğunda kurtuluşa mehdiyetine götürmeli, dosdoğru yolu bulmalıdır.
K.B.E. Yasemin Hafize Şanlı
Yorumlar (0)
Yorum Yazın