Nereden başlarsak başlayalım söyleyeceğimiz her şeyin ortak temeli varlıktır, vücuddur. Çünkü dönüp dolaşıp O'na döneceğiz (İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn). Felsefi bilgilenme âdeta kitabi bir bilgi ile olur. Buna İbn Rüşdcü anlayış diyoruz. Nefsin arınmasıyla elde edilen bilgi bilgidir. Kitabi olan ise enfarmasyondur, malumattır sufilere göre.
Sahabe zamanında Müslümanlığı kabul edip "Amenna" diyen bir bedevinin bu sözüne karşılık "Amenna" değil, "Eslemna" demeleri buyurulur bir ayette. Düşünme ile düşüncenin nesnesi aynı şeydir. Obje ile nesne aynileşmesi yani. Tasavvufta bilen ile bilinenin aynileşmesi vardır. Ve bu bakış açısına göre İbn Rüşd'ün bakış açısı mecruhtur, yaralıdır.
İslam felsefecileri, faal akılla, "logos"la, Hz. Muhammed (sav) ile bağlantı kurmalıyız, diyor fakat nasıl bağlantı kuracağımızı tarif etmiyor. İbn Arabî der ki: "Aslında orijinal İslam felsefecileri Bâyezîd-i Bistâmî, Cüneyd-i Bağdâdî, Abdülkadir Geylânî'dir.” İbn Sînâ'dır, İbn Rüşd'dür demez. Böylelikle kayan diskleri yerine oturtmuş olur. Bilgi zaten insanın kendisindedir insanın hard diskinde yüklüdür. Sadece tıklamak yeterlidir, der sufiler. Dışardan almamak gerekir ki virüs bulaşabilir, sistem çökebilir.
Yorumlar (0)
Yorum Yazın