Bloglar

ÖNDE GELEN ERDEMLER

ERDEM

Ahlakın övdüğü iyi olma, alçakgönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adıdır. Aynı zamanda olgun, kamil insanın vasıflarıdır. Zıddı erdemsizliktir.

İnsan nefsinin hikmet, şecaat ve iffetle özdeşleşen üç gücü vardır. Orta melekeler yani itidaller erdem olarak adlandırılırken, fazlalık ve eksiklik yönleri yani ifrat ve tefrit halleri erdemsizliktir.

Hikmet, şecaat ve iffet gücü fiillerinde uzlaştığı ve yardımlaştığında ve bunlar nitelik bakımında eşitlenip, kendileri için yaratıldıkları amaca ulaştıklarında adalet ortaya çıkar. Adalet bahsi geçen bu üç gücün birbiri ile uzlaşması iken, kişinin kendisinin ve başkalarının hakkını gözetmesidir.

HİKMET

Hikmet, sebepler örgüsünden oluşan bir programın tezahürüdür. Bu sebepler zincirinin münasebetlerini bilmek, buna göre tedbir almak, hikmetle hareket etmek anlamına gelir.

İbn Sina hikmeti; "kendisiyle diğer varlıkların mevcudiyeti ve bir sebepler silsilesinin sonucu olan eşyanın yakın sebepleri ile uzak sebeplerinin bilgisi " olarak tanımlar.

Bakara Suresi 269. Ayette Allahu Teala; " O, dilediğine hikmeti verir ve kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nâil olmuş demektir. Bunu ise ancak derin kavrayış sahibi olanlar düşünüp anlarlar." buyurur. Allahu Teala insanları düşünmeye çağırır ve derin düşünen herkesin hikmetle bakabileceğini bildirir. İnsanın düşünme yeteneğini samimiyetle geliştirmesi, düşünme konusunda derinleşmesiyle, Allah'ın herşeyi planlı, düzenli ve güzel yarattığını görmesini sağlayacaktır.

Hikmetle bakan insan olayların içyüzünü, hakikatleri kolayca kavrar. Hikmetle bakabilmek için de gaflet perdelerini yırtmak gerekir. “Hikmet müminin yitiğidir” buyurur Peygamber Efendimiz (sav).

Yaşamımızdaki her olayın planlama ve uygulama aşamaları vardır. Düşünme ve konuşma, niyet ve amel vb gibi konuyu her boyutu ile düşünebiliriz. İnsan başarı için doğru niyet/düşünce ve çaba göstermek zorundadır. Aksi durumda çabanın sonucu başarı değil sorun, sıkıntı, problem olacak yaşam kalitesi düşecektir. Dolayısı ile her birimiz her an belli mantık kuramları ile hareket etmekte ve işin sonucuna bakarak durum güncellemesi yapmak zorundayız. İşte bu güncelleme aşamasında bizler bir gafletimizle karşılaşırız. Gaflet olarak nitelediğimiz bu durum fıtri yapımızın dışa yansımasını bize göstermektedir. Yaşanan sonuç gafletin neticesidir. Kısaca bu işin hikmetini aramak gerekir. Hikmet, evrensel gerçeklerin gereği bir erdemin eksikliği demektir ki bunun için gafletin tanımlanması ve terki gerekir. Bunları zaaf, bilgisizlik cehalet vb gibi birçok şekilde ifade edebiliriz ancak genel adı gaflettir.

Hikmet bir erdem olmakla birlikte ifratı cerbeze (hilekarlık, kurnazlık), tefriti kalın kafalılıktır (ahmaklık).

Hilekarlık ve kurnazlık anlamına gelen 'hıbb' da denilen cerbeze; nefsin arzu ve öfke güçlerini gereğinden fazla hareket etmek üzere serbest bırakması olarak tanımlanır.

Ahmaklık anlamına gelen, bülle de denilen kalın kafalılık ise; nefsin arzu ve öfke güçlerini, gereğince hareket ettirmemeyi o onu kısması şeklinde bir erdemsizliktir.

Düşüncenin gerçekleştiği konuda orta seviyede yani itidalde olmak nasıl gerekli ise, yukarda bahsedilen gücün kendisinde de bu gereklidir. Çünkü bu güç, denge halinde olmayı gerektirir, ahmaklığı ve keskin zekalı olmayı değil. Zira zekanın aşırı keskin olması, kişiyi çokça tökezletir, doğru yoldan çıkarır ve küstah yapar. Onu üstesinden gelemiyeceği şeylere sürükler.

Bu erdemin ifratı; dinin ilkelerine muhalefete sevk ederken, tefriti; düşünce gücünü meseleler arasında seçim yapma ve faydalı bilgilerin kazanılması yönünde kullanmayıp onu işlevsiz hale getirmeye sürükler.

Yine bu erdemin ifratı cerbezedir ki, buna şeytanlık ve sahtekarlık da denilir. Fayda vermeyen nafile bilgilerin peşine düşmeyi buna örnek olarak verebiliriz. Bu yakini bilgiler yerine kullanılan cedel(tartışma), hilaf(muhalefet etmek) ve safsata(boş asılsız söz) olabileceği gibi, adi isteklere alet edilen kehanet, sihirbazlık ve iksir gibi şeyler de olabilir.

Tefriti kalın kafalılıktır ki, bu düşünme gücünde meydana gelip de sahibini iyilik ve kötülükten geri bırakan bir durumdur. Buna zihin tembelliği, ahmaklık da denilir.

Hikmetin yedi tane ikincil erdemleri ve erdemsizlikleri bulunmaktadır. Bunlar:

Erdem (ifrat erdemsizlik-tefrit erdemsizlik)

Zihin açıklığı (zihnin açıklığı ve kapalılığı)

Çabuk anlama (yavaş ve hızlı anlama)

Zekâ (gerizekalık ve kurnazlık)

Güzel düşünme (yeterli ve yetersiz düşünme)

Öğrenme kolaylığı (öğrenme güçlüğü ve sebepleri kavramada sonuçlara yönelme)

Hafızada tutma (gaflet ve gereksiz bilgi ezberi)

Hatırlama ( unutkanlık ve işe yaramaz bilgileri hatırlama) dır.

Neticede; her sorunun ortaya çıkışı bir erdem eksikliği nedeniyledir. Bunun hikmetini incelediğimizde bir gafletin tanımlanıp terk edilmesi gerekir.

ŞECAAT

Şecaat; savaşta kahramanlık göstermeye, sıkıntıları göze alarak üstün değerleri korumaya yönelten ruhsal yetenek anlamında bir ahlâk terimidir.

Şecaat erdemi; cesaret, yiğitlik ve kahramanlık gibi manalara geldiği gibi, ahlâk literatüründe, öfke (gazap) duygusunun akla itaat etmek suretiyle kazandığı itidalli hali için kullanılır. Bazen saldırganlıkla korkaklığın orta noktası, bazen de korkaklığın karşıtı olarak gösterilir. Şecaatle aynı anlamda veya yakın mânalarda cesaret, hamaset, besâlet, batûlet, cüret ve mürüvvet de kullanılır.

Taşköprizade, şecaat erdeminin  alt erdem ve erdemsizliklerini şöyle sıralar:

Erdem ( ifrat ve tefrit erdemsizlik)

Şecaat (deli cesareti-korkaklık)

İhtişam yada büyüklerin cömertliği yani kerem ( övünmek için para harcamak-eli sıkılık)

Soğukkanlılık ya da Necdet ( deli cesareti, tehevvür, köpürme- döneklik, yenilgiyi kabul etmek)

Yüce ruhluluk (şişinme, gurura kapılma, küçük görme-kendini küçük görme, gözünde büyütmek, ürkeklik, cübn)

Katlanma ( acılara teslim olmak-tahammülsüzlük)

Hilm (hiddetlenme, gadap, öfke taşkınlığı- hamiyetsizlik,zillet, tepkisizlik, öfkesizlik)

Sebat, istikrar

Asil işlere sevinme

Gayretlik şehamet (üstün olma çabası-tembellik)

Vakar (kibir, tevazu)

Himmeti yüce tutmak

Sabırlılık ( tehevvür, deli cesareti-acelecilik, kaygılanmak)

Ölçülü olmak, sükun (cübün, korkaklık- ölçüsüzlük, teenniyi yitirmek)

Tevazu (temellük,dalkavukluk, yaltaklanma-kibir)

Yüklenme (tamahkarlık-tembellik)

Namusu koruma, hamiyet ( tutuculuk- kıskançlığın yetersizliği)

Yumuşak kalplilik (korkaklık cübn, öfkeye kapılma, gadap).

Şecaat erdemini tanımlarken; öfke (gazap) duygusunun akla itaat etmek suretiyle kazandığı itidalli hali ve bazen saldırganlıkla korkaklığın orta noktası, bazen de korkaklığın karşıtı olarak gösterilir dedik.

Öfkenin, saldırganlığın, korkaklığın vb. ölçüsüzlüklerin tam ortasındaki denge halidir. Bu erdemin dengede ve yerli yerinde kullanılması insan için çok önemlidir, çünkü erdemsizlik halleri yani ifrat halleri; yıkıcı , korkutucu tefrit halleri de; tam bir zayıflık, gayretsizlik, tembellik ve yenilgidir.

İFFET

İnsanın bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını sağlayan erdem için kullanılan ahlâk terimidir. Aynı zamanda haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak, yeme içme ve cinsî arzu konusunda ölçülü olmak, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak suretiyle kazanılan erdemdir.

Ragıp el İsfehani ise iffeti şöyle tanımlar: İffet; nefsi hayvani güdülerden, eğilimlerden alıkoymaktır. Bu da şereh kavramı ile ifade edilen ifrat ile, şehvetin dondurularak tamamen işlevsizleştirilmesi anlamına gelen tefrit arasında orta bir durumdur.

Kısaca; iffet için, insanın içgüdülerini kontrol etmesini sağlayan önemli bir psikolojik mekanizmadır diyebiliriz.

Düşünce noktasında da zihnimize gelen olumsuz düşüncelerden zihni korumak, temizlemek, itibar etmemek de iffettir. Aksi halde erdemlerin açığa çıkması mümkün olmayacaktır.

İbni Sina ve Taşköprizade'nin günümüze gelen eserlerinde iffet erdemi, alt erdem ve erdemsizlikleri aşağıdaki gibidir.

Erdem ( ifrat erdemssizliği- tefrit erdemsizliği)

İffet (azgınlık-şehvet azlığı)

Haya (pısırıklık, korkaklık-yüzsüzlük)

Hoşgörülülük, müsamaha( ihmal, gevşeklik-telaş içinde olma)

Sabırlılık (ruhbanlık-şevhetpereslik)

Seha, cömertlik (tebzir, savurganlık-takdir, eli sıkılık)

Tutumluluk (tebzir, savurganlık, israf-takdir, Buhl, eli sıkılık)

Rahat olmak (dağıtmak-kasmak)

Demaset, yumuşak huyluluk

İntizam, düzenlilik (pimpiriklilik-ihmalkarlık)

Dış görünüşe önem verme

Kanaat ( tembellik- hırs, mal tutkusu)

Arzuları dizginleme (azgınlık-şehevi duyarsızlık)

Vera ( riya-yırtıklık)

Güler yüzlülük (sululuk-katılık, kuruluk)

Zarif, nüktedanlık ( abes, münasebetsizlik- soğukluk)

Geniş yüreklilik (yalakalık-kabalık)

Kötü bir şeye karşı hoşnutsuz olmak (hayra üzülme - şematet, kötülükten hoşlanma)

Nezahat, malını temiz tutmak ( savurganlık ve haksız kazanç-acizlik ve cimrilikle malını infak edememe)

Vakar ( acizlik-acelecilik)

Rıfk, uyumluluk (acizlik, kabalık katı yüreklilik)

Hal ve gidişçe iyi olmak ( hinlik-geri durmak)

Takva (ruhbanlık, fasıklık, günahkarlık)

Kerem erdemi çoğunlukla cömertlikle (seha) ilişkilendirilir. İffet erdeminin bir alt erdemi olan cömertliğin bir türü olarak kabul edilir.

İhtişam, kerem (israf, savurganlık-buhl, cimrilik)

İsar, diğergamlık (israf, savurganlık-buhl, cimrilik)

Alicenaplık (israf, savurganlık-buhl, cimrilik)

Paylaşımcılık (israf, savurganlık-buhl, cimrilik)

Semahat, bahşetme (israf, savurganlık- buhl, cimrilik)

Feragat, müsamaha

Ragıp el İsfehani , "Kalpte iffetin yokluğu temenni ve sû-izan oluşturur ki bu bütün kötülüklerin ve rezilliklerin temelidir. Başkasının elinde olanı temenni eden ister istemez ona hasetlik eder. Bu duygu ilerledikçe düşmanlığa dönüşür. Su-izanda bulunan kimse ise saldırganlaşır, azgınlaşır, haddi aşar."

Kalbin iffetinden sonra Ragıp el İsfehani tam anlamıyla iffet sahibi olabilmek için tek tek bütün azaların iffetini sayar:

Dilde iffet için: Alay, tecessüs, gıybet, söz taşıma, kötü lakap takmalardan uzak durmak ve hayırlı konuşmak.

Gözde iffet için: Bakılması yasak şeylere bakmamak, bakışları alçak, bayağı, dünya süslerinden çevirmek.

Kulakta iffet için: Dinlenmesi yasak ve çirkin şeylere temayül etmemek.

Azaların hepsi açısından iffetin esası: Sahibinin onların her birisini, şehvetin ve hevanın değil, aklın ve şeriatın belirlediği sınırların dışına çıkmalarına izin vermemesidir.

Sonuçta, İslam ahlakını kuşanmadan ibadetlerimizin bir ruhu olmayacaktır.

Şeklen ne kadar Müslüman görünsek de “İffetin olmadığı yerde bütün ahlaki rezillikler de ortaya çıkacaktır”.

ADALET

İnsan nefsinin erdemlerinden olan adalet, diğer erdemleri; yani hikmet, şecaat ve iffetten ibaret olan, üç erdemi birleştiren erdemin adıdır.

Adâlet, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde genellikle;'' düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” gibi anlamlarda kullanılmıştır.

Adâlet, başkalarının gelişigüzel istek ve telkinlerinden etkilenmeyen istikrarlı bir doğruluk ve ahlâk kanununa itaatle gerçekleşen ruhî denge ve ahlâkî kemaldir.

İnsanın meleki, gazabi ve hayvani güçlerinin dengeli hale getirilmesiyle adalet sağlanmaktadır. Gazabi ve hayvani güç, düşünme yada akıl gücüne boyun eğer ve üç güç arasında bir uyum oluşur. Böylece nefsin kuvveleri arasında dengenin sağlanmasıyla adalet erdemi gerçekleşir. Adaletin zıddı zulümdür. Adalet düzen, düzensizlik ise zulümdür.  Adalet erdeminin erdemsizlikleri; aldatma ve aldanmadır. Buna göre adaletin ifratı zulüm, tefriti ise zulme boyun eğmektir.

Adaletin birçok alt erdemi vardır. Bunlardan bazıları:

Sadakat (dostluk),

Ülfet (kaynaşma),

Vefa,

Sevilme çabası,

Mükafat( iyiliğe karşılık verme),

Ticari dürüstlük (hakkı güzellikle ödeme),

Sıla-ı rahim,

Şefkat (merhamet),

Islah (arabuluculuk),

Tevekkül, teslimiyet, rıza, kulluk.

Bu erdem ve kemalin oluşmasıyla insanın davranışları da aşırılıklardan uzak olarak meydana gelebilecektir.

İnsanın Allah nezdinde en üstün değer ölçüsü olan takvâ erdemine nâil olabilmesi için âdil olması ve adâletli söz söylemesi  gerekir. Esasen doğrulukla (sıdk) birlikte adâlet (adl) de ilâhî kelâmın birer niteliğidir.

Kur’ân-ı Kerîm’e göre adâletin ölçüsü yahut dayanağı hakkaniyettir. Hidayete hak sayesinde ulaşılabileceği gibi adâlet de hakka uymakla sağlanır. Hak, objektif bir kavram ve sabit bir kanun ilkesidir.

Fârâbî; "kalbin hizmetinde bulunan beyin, onun ısısını dengede (itidal) tutar ve bu sayede öğrenme ve hatırlama (hıfz, zikr), tahayyül ve düşünme (fikr, reviyye) gibi psikolojik aktivitelerin sağlıklı bir şekilde işlemesi demek olan adâlet gerçekleşir. Bunun sonucunda da insana yakışır fiiller, iyi ve dengeli davranışlar doğar" demiştir.

Kendilik Bilinci Eğitmeni Y. Hafize ŞANLI

Diğer Bloglar

Yorumlar (0)

Yorum Yazın

Yorumlarınız sistem onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır.