Somuncu Baba
Osmanlı zamanında yaşamış Somuncu babayı bilirsiniz. Bir gün ziraatle uğraşan bir talebesine bir miktar tohum verdi ve buyurdu ki; Bu tohumların yarısını tarlanızın bir kısmına sizin için yarısını da bizim için ekiniz" Talebe tarlayı istenildiği şekilde ekti ve yetişince, Somuncu Baba ile birlikte tarlaya gittiler.
Talebenin kendisi için ektiği tarlasında çok güzel buğdaylar yetişti. Hocası için ektiği tarafta ise hiç ekin bitmedi.
Mütefekkir Veli hazretleri talebesine sordu; "Bizim için ektiğiniz yer neresi?" Talebe utandı ve yeşermiş büyümüş olan yeri göstererek Bu sizin dedi.
Somuncu baba ise; "Biz ahiretimiz için çalışıyorduk. Acaba hangi günahımızdan dolayı, dünyamız mamur olmaya başladı da bu ekinler böyle yetişti" buyurdu.
Hocasının üzüldüğünü gören talebe hakikati söyleyerek üzüntüsünü giderdi. Seleften bir zat, seyahate çıkmıştı. Komşuları onun bu yolculuğunu yadırgadılar ve hanımına, "Niçin kocan evden ayrılırken, sana nafaka bırakmadığı halde seyahate çıkmasına ses çıkarmıyorsun" dediler.
Kadın cevap verdi. "Ben kocamı tanıyalı, onu rızık yiyici olarak gördüm rızık verici (Rezzak) olarak görmedim." Dolayısıyla evden giden rızkı yiyici rızık verici ise Bâki olandır. Kişinin canı (hastalık) ile imtihan olması.
Genellikle insanoğlu elindeki nimetin kıymetini, içinde bulunduğu müddetçe anlamakta zorlanmakta, değerini de ancak onu kaybettikten sonra anlamaktadır.
arattığı kulun bütün özelliklerini en iyi bilen yüce Allah (c.c) bakınız bu özelliğimizi nasıl haber veriyor. "İnsana bir zarar dokunduğu zaman rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra kendi tarafından O'na nimet verildiği zaman daha önce yalvardığını unutur.... Zümer 39/8
İnsanoğlu unutkanlığı ve nankörlüğü sayesinde elindeki nimetin kıymetini bilmekte pek de başarılı olmadığını yaşadığımız örneklerden görmekteyiz. Sonraki ayette ise çözüm yolunu göstermektedir. "Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür. Yoksa gece vakitlerinde, secde halinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabb'inin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ancak akıl sahipleri öğüt alır." Zümer 39/9
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor; "Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgar hangi taraftan eserse onu o tarafa yatırır. (Fakat yıkılmaz) Rüzgar sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir nokta o, bela ve musibetler sebebiyle eğilir fakat yıkılmaz. Kafir ise sert ve dimdik Selvi ağacına benzer ki, Allah onu dilediği zaman bir defa da söküp devirir." Buhari, Tevhid 31.
Şeyh İsmet Garibullah (k.s) buyuruyor ki; "Kahr sıfatıyla Allah tecelli, iderse salike nimet tecelli, Hüda'dan gayrı yok eden teselli. Sual ile cevabında bikülli, Hemen Hak Hak deyip Hakk'a gidelim Cemali bakemale seyredelim.
Şiirin kısa bir açıklamasını şu şekilde verebiliriz. Allah yolunda giden bir kula Allah Kahır sıfatı ile tecelli ederse ne olur? Çok güzel bir tecelli olur. Soruda cevap da bir arada oldu yani Allah bir kulağa kağıt sıfatıyla tecelli ederse de onun için mutlaka bir hayır dilemiştir ve onu teselli edecek olan yine Allah'tır. M. İsmet Garibullah Risale-i Kusiye s.37
Bir hadis-i şerifte de rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah yolundaki Mümine isabet eden her yorgunluk, hastalık, sıkıntı, üzüntü, keder, hatta ayağına batan diken bile günahlarına kefaret olur." Buhari Mevlana'dan: " Üzülme; ayağına batan dikenler aradığın günün habercisidir." Şu da bilinmelidir ki sabır makamların sadece ilk basamağı ve daha çıkılacak katlar ve makamlar var. Bu tıpkı şuna benzer. Bir arkadaşınızdan size bir hediye geliyor ve diğer arkadaşınızda onun hediyesinden dolayı size sabır diliyor. Ne garip oldu değil mi? Yani bize hediye geldiği zaman sabır mı etmemiz lazım. Hele sevdiğimiz kişiden gelmişse İşte içinde bulunduğumuz halin de bundan pek de bir farkı olmasa gerek.
Başımıza gelen her musibet rabb'imiz katından vesileler aracılığı ile gelir. Lakin bazen yaşam ve ölüm imtihanları vesilesiz direkt Allah'tan gelir.
Peki Rabbimiz bizim için madem ki en değerli en sevgili. O halde ondan gelen imtihanların da sevgili olması gerekmiyor mu?
Şimdi sevgiliden gelen bir hediye de sevgili iken, sabrı tavsiye etmem de bir o kadar garip olmaz mı? İşte sabırdan sonra gelen ikinci basamak Rıza makamıdır. "Onlar Rablerinden, Rableri de onlardan razı oldu. Ayet-i celilesine Mazhar olanların makamı Beyyine 98/8 Rabia tül adeviye hazretlerine sordular: Allah'ın takdirine nasıl razı olunur?" Şöyle buyurdu; "Nimete razı olduğun gibi belaya da razı olursan.... Yani Rabbimden nimet geldiğinde gösterdiğin hali, sıkıntı geldiğinde de sergilemendir." "Kainatta yetişen her ot her zerre sabır, sıkıntının anahtarıdır.
Şükür de Allah'tan razı olmanın anahtarıdır? Diye ne aralar atmaktadır. Mevlana Divan-ı Kebir cilt 1 sayfa 90 Mesnevi'de şöyle yazar: Yani şikayet ettiğimiz ve sabretmemiz gereken her olay, aslında şükretmemizi de gerektiren şeyler içerir. İşte bundan dolayı Hz Mevlana şükür maldan mülkten doğmaz, dertten kederden doğar." demiştir.
İşte sabretmek zorunda kaldığımız dert, keder, hastalık, yokluklar en büyük nimettir.
FATMA AKINCI
Yorumlar (0)
Yorum Yazın